Ana SayfaDosyalarBalkanlarSULTAN MURAT HÜDAVENDİGAR’I ANMA TÖRENLERİ

SULTAN MURAT HÜDAVENDİGAR’I ANMA TÖRENLERİ

SULTAN MURAT HÜDAVENDİGAR’I ANMA TÖRENLERİ

Mustafa ATALAR

Balkan özellikle de Arnavut Müslümanlarındaki Türk ve İslam sevgisinin ve bilincinin başka bir tezâhürü de kendisini Kosova Fatihi Sultan Murat Hüdavendigar’ı anma törenlerinde görmek mümkündür.

Osmanlıların, dolayısıyla Türklüğün ve Müslümanlığın Balkanlar’a yerleşmesindeki en önemli dönüm noktası 1389’daki Birinci Kosova Meydan Savaşıdır. Osmanlılar, bu savaşta Sırplar`ı tarih sahnesinden silmişler ancak savaş bittikten sonra alçakça bir saldırıyla şehit edilen Sultan Birinci Murad`ı kaybetmişlerdi. Naşı Bursa’ya getirilip defnedilen Sultan Murad’ın iç organları şehid edildiği yere gömülerek buraya onun adına bir Türbe yaptırıldı. Burası daha sonraları Rumeli Türkleri ve Müslümanları için kutsal bir ziyaretgâh hâline geldi. Türk tarihi açısından diğer önemli bir savaş ta 1448’de yine bu ovada cereyan etti. Bu sefer de yine aynı adı taşıyan başka bir Osmanlı Padişahı olan İkinci Murad’ın kazandığı İkinci Kosova Muharebesiyle Balkanlar’dan gelebilecek Haçlı tehlikelerini sona erdirildi ve İstanbul’un fethine de zemin hazırlandı.

Özellikle Arnavutlar, bu büyük zaferi ve bu büyük şehidi hiçbir zaman unutmadılar. 622 yıldan beri her yıl bu olayın yıldönümünde onu mezarı başında büyük törenlerle anmayı âdet haline getirdiler. Bu anma törenleri için Balkanların her tarafından gelen Müslümanlar ortalığı âdeta bir bayram, bir mahşer yerine çevirmektedirler. Kur’an tilavetiyle başlayan törenler sırasında Sultan Murad’ın Kosova Savaşı öncesinde okuduğu dua Türkçe ve Arnavutça olarak seslendirilir. Kendilerine İslamı getiren, İslamla şereflenmelerine vasıta olan Osmanlılar, Müslüman Türkler, onların şanlı mücadeleleri, fedakârlıkları minnet ve şükranla yâd edilir. Özellikle Sultan Murat Han ve onun şehâdeti üzerine yazılmış büyük çoğunluğu Arnavutça çok uzun kasideler, mersiyeler okunur. Altı saatten fazla süren bu uzun mersiyeler, kasideler onbinlerce insan tarafından ayakta ve gözyaşları içinde dinlenir. Balkan Müslümanları bu büyük şehide karşı duydukları minnet ve şükranlar duygularını, İslama ve Türklüğe sevgi ve bağlılıklarını bu şekilde göstermeye, dile getirmeye çalışırlar. Aslen Kosova’lı olan Ali Yakup Cenkçiler Hocam, çocukluğunda ve gençliğinde bizzat şahit olduğu bu törenleri, bu törenlerde yaşanan yüksek heyecanı ve çağlayıp coşan duygu selini, yaşadığı unutulmaz manzaraları anlata anlata bitiremezdi. Arnavut Müslümanların sözle anlatılması imkânsız görülmeye değer nitelikteki Türklük ve Müslümanlık sevgisini, Sultan V. Mehmet Reşad’ın da katıldığı 16 Haziran 1911 Cuma günü yaşanan büyük kutlamaların tarihi belge niteliğindeki fotoğraflarıyla sunmaya çalışalım.

Bilindiği gibi Osmanlı Devletini temellerinden sarsan etnik milliyetçilik cereyanları Arnavutları da etkilemiş, Arnavutlar da ayrı ve bağımsız bir devlet kurmak için 1909 yılında ayaklanmışlardı. Bu ayaklanmanın şiddetle bastırılmasından sonra halkı sakinleştirmek için İttihat ve Terakki hükümetince Sultan V. Mehmet Reşad’ın Kosova’yı ziyaret etmesine karar verildi. Sultan, hasta olmasına rağmen 5 Haziran 1911’de Barbaros zırhlısıyla yola çıktı. Sultan V. Mehmet Reşad Selanik’te karaya çıktıktan sonra her yerde törenlerle ve halkın sevgi gösterileriyle karşılandı. Üsküp’te Arnavutlar padişahı “Padişahımız efendimiz imreti (yaşa)” diye karşıladılar. Sultan 14 Haziran’da Üsküp’ten ayrılarak Priştine’ye geldi. Burada Padişahın huzurunda bir medrese temeli atıldı (Fotoğraf 1).
Seyahat planının en önemli ayaklarından birini Rumeli Müslümanlarının gözünde çok büyük bir manevi değeri olan Sultan Murad Meşhedi’nin (Türbesinin) ziyareti ve Türbenin yanındaki geniş ovada cuma namazı kılınması oluşturuyordu. Rumeli’nin fethi uğruna şehit düşen Sultan Murad-ı Hüdvendigâr’ın Türbesinin yanında kılınacak bir cuma namazı o toprakların nasıl sahiplenildiğinin ve asla vazgeçilmeyeceğinin de bir göstergesi olacaktı.

Sultan V. Mehmet Reşad, 16 Haziran 1911 Cuma günü (3 Haziran 1327 Rumi) Sultan Murad’ın şehit edildiği yerde 200 bin kişilik büyük bir cemaatle beraber cuma namazını kıldı. Namazdan önce de Halifenin vekil tayin ettiği Manastırlı İsmail Hakkı Efendi bir vaaz verdi. Namazdan sonra Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa da Padişah adına halka hitap ederek Arnavutlar’ı övücü bir konuşma yaptı. Konuşmasında halka fitne ve fesat peşinde koşanların sözlerine kanılmaması, tahriklere kapılınmaması konusunda öğüt ve nasihatte bulunan Sadrazam: ”Bölünmeyelim, birleşelim. Bölünmeye dinimiz de karşıdır” dedi. Genel af ilan edildiğine ve kan gütme davasından vazgeçilmesi için padişahın 30 bin lira ihsanda bulunduğuna dair Padişah beyannamesini de halka okudu.
Her şey iyiydi hoştu, gezi boyunca da her şey yolunda gitmişti ama gezinin bu en önemli durağında çok büyük bir sorun ortaya çıktı. Halk bu konuşmalardan, beyannamelerden, anlatılanlardan hiç bir şey anlamıyordu. Çünkü padişahın beyannamesini ve sadrazamın konuşmasını tercüme etmesi için getirilen Manastırlı İsmail Hakkı Bey, Arnavutça bilmiyordu. Müslüman Arnavutlar’ı bağımsızlıktan vazgeçirmek için büyük hazırlıklar yapılarak Sultan Reşad bölgeye götürülmüş, ancak ziyaretin en can alıcı yeri olan Sultan Murad Meşhedi’nde kılınan cuma namazından sonra Müslüman Arnavutlar’a yapılan konuşmaları tercüme etmesi için götürülen mütercimin Arnavutça bilmemesi gibi basit bir eksiklik yüzünden bütün emekler ve çabalar bu boşa gitmiş, büyük bir hüsran yaşanmıştı.

Daha sonra Manastır’ı da ziyaret eden Sultan Reşad Selanik’ten tekrar Barbaros zırhlısına binip, 26 Haziran’da İstanbul’a döndü. Sultan Reşad’ın hasta haliyle yaptığı bu Rumeli Seyahati yine de bölgede olumlu bir hava estirmiş, önemli bir yumuşama yaratmıştı. Fakat iktidardaki İttihatçılar bundan da faydalanmayı beceremediler. Arnavut İsyanı daha da büyüdü. Ardından çıkan Balkan Savaşlarıyla öteki Balkan topraklarıyla beraber Kosova ve Arnavutluk da elimizden gitti. Bu olayın üzerinden daha iki yıl bile geçmeden 30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması ile Kosova vilâyeti Sırbistan’a terk edildi. (Erhan Afyoncu, Bugün Gazetesi, 07.11.2010)

Fakat meselenin çok daha acı ve şaşırtıcı tarafları da vardır. Devlete, millete bu kadar bağlı ve sadık olan Arnavutlar bu büyük kutlamanın üzerinden bir yıl gibi bir zaman geçtikten sonra, 1912 yılı Temmuz ayında yeniden ayaklandılar ve 28 Kasım 1912’de de bağımsız Arnavutluk devletini kurduklarını ilan ettiler. Ama bu olay hem kendileri, hem Osmanlı Devleti hem de bütün Balkan Türklüğü ve Müslümanlığı için çok büyük felaketlerin başlangıcı oldu.

Balkanları kaybetmemizin en büyük sebeplerinden biri de şüphesiz, bütün Müslüman unsurlar arasında ve özellikle de Arnavut Müslümanlarla diğer Müslümanlar arasında asırlardan beri sürüp gelen kardeşlik ilişkisinin bozulmasıdır. Bunda da İttihatçıların yanlış politikalarının, icraatlarının, tutum ve davranışlarının çok büyük etkisi olmuştur.

Tarihte, Osmanlı Devletine karşı ayaklanarak bağımsızlığını ilan eden ilk Müslüman unsur Arnavutlar olmuş, bu hem Balkanlar, hem Osmanlı Devleti, hem Arnavutlar, hem Boşnaklar, hem Balkanlardaki diğer Müslüman unsurlar, hem de bütün İslam alemi ve Müslümanlar için çok büyük felaketlerin sebebini ve başlangıcını oluşturmuştur.

İLGİLİ MAKALELER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN POPÜLER

SON YORUMLAR