AHMAĞA ÖĞÜT

AHMAĞA ÖĞÜT

Mustafa Atalar

Adamın birisi tuzak kurarak bir kuş yakalamıştı. Kuş adama dedi ki:

-Ey avcı! Sen şimdiye kadar nice öküzler, koyunlar yedin, nice develer kurban ettin, doymadın da benim bir damlacık etimle mi doyacaksın? Eğer beni serbest bı­rakırsan, sana üç önemli öğüt veririm. Bu üç öğüt yüzünden, talihin değişir, sen de bahtlı, şanslı bir kimse olursun, rahat ve mutlu bir hayat yaşarsın. Üç öğüdümün ilkini elindeyken vereceğim. İkincisini elinden çıkıp, şu da­mın üzerine konduğumda, üçüncüsünü de karşıdaki ağacın dalına uçtuğumda söylerim. Elindeyken söyleyeceğim öğüt şu:

-Kim söylerse söylesin, olmaya­cak şeye inanma, kanma!

Bu öğüt adamın hoşuna gitti. Kuşun bilgeliğine olan inancı arttı ve parmaklarını gevşetip onu salıverdi. Azat olan kuş pırr diye uçup karşıdaki damın üzerine kondu. Buradan adama dedi ki:

-Geçmiş gitmiş bir şeye gam yeme! Bir şey elinden çıkıp gitti mi, artık ona has­ret çekme! Kaçırdığın bir fırsat için boşuna dövünme! Geçmişe acınmak, yanmak, yakılmak yanlış ve boş bir iştir. Çünkü giden bir daha geri gelmez. Örneğin bak, sen beni bıraktın, elinden kaçırdın ama, benim karnımda on dirhem ağırlığında eşi bulunmaz bir inci vardı. O inci, seni de zenginliğe boğardı, ev­lâtlarını da. Fakat demek ki kısmetin değilmiş! Dünyada bir eşi, benzeri, misli, menendi bu­lunmayan o paha biçilmez, çok değerli inciyi elinden kaçırmış oldun!

Bu sözleri duyan adamın aklı başından gitti. Doğum sancılarıyla kıvranan kadınlar gibi oğunup, feryat etmeye başladı. Sesi yeri göğü inletiyordu. Kuş:

-Peki, hani sana biraz önce verdiğim öğütlere ne oldu? Ben az önce sana geçip, gitmiş, elinden çıkmış şeye üzülme, gam yeme diye öğüt vermemiş miydim? Madem ki, geçip gitti, neden üzülüyorsun? Ne diye elinden çıkıp gitmiş bir şey için böyle dövünüp duruyorsun? Sağır mısın, yoksa öğüdümü mü anlamadın? Üstelik görüyorum ki sen, benim ilk öğüdümü de anlamamışsın. Ben sana ilk öğüdümde ne demiştim? Olmayacak şeye inanma, kanma, sapıklığa düşme dememiş miydim? A arslanım, ben kendim üç dirhem ağırlığında yokum. Benim karnımda on dirhem ağırlığında bir in­ci nasıl olabilir? deyince adamın aklı başına geldi. Kendini toparlayıp:

-Haydi öyleyse, o üçüncü güzel öğüdünü de söyle! dedi.

Kuş:

-Evet ya, ne demezsin! Öteki iki öğüdümü çok iyi tuttun da, şimdi üçüncüsünü de istiyorsun, dedi.

Gaflet uykusuna dalmış cahile öğüt vermek, çorak yere tohum ekmek gibidir. Ahmaklık, cahillik yırtığı yama tutmaz, onun ayıbı giderilmez. Ey öğütçü, daha verimli yerler dururken, o çorak yere hikmet tohumunu pek ek­me!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ MAKALELER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN POPÜLER

SON YORUMLAR