ELE OĞUL BESLEMEK!

ELE OĞUL BESLEMEK!

Mustafa ATALAR

Geçen yazımızın konusu yuva asalaklarıydı. Ama kuşlara da haksızlık edilmemesi, önceki yazımızın haksız ve yersiz genellemelere neden olmaması için aynı konuya bugün de devam etmeyi gerekli gördük.

Öncelikle şunun bilinmesi gerekir ki; guguk kuşlarının 130’dan fazla türü vardır ve bunların hepsi de yuva asalağı değildir. Hele bütün kuşların, göz göre göre kendi yavrularının heder olmasına seyirci kalmaları, yuvalarında başka yabancı kuşların yavrularını besleyip büyütecek kadar aptal, kuş beyinli, fark ve temyiz kudretinden yoksun olmaları, kuşlar dünyasında da sürekli rastlanan bir olay değildir. Bunu böyle sanmak, böyle inanmak çok büyük bir yanılgı olur. Tam tersine bu tür aptal ve gafil kuşlar, kuşlar aleminde diğerlerine oranla çok daha azdır. 

Kuşların çoğu, değil guguk kuşunun veya farklı cins bir kuşun, kendi cinsinden başka bir kuşun yumurtasının üzerinde kuluçkaya yatmazlar. Başkalarına nesil yetiştirmemek, başkalarının yavrularını besleyip büyütmemek için olağan üstü dikkat ve gayret gösterirler. Ama örneğin tavukların illa kendi yumurtladıkları yumurtalar üzerinde kuluçkaya yatmak gibi bir dertleri yoktur. Altlarına ne yumurtası konursa konsun üzerinde kuluçkaya yatarlar. Bu yavruları kendi yavruları olarak benimserler. Bu tür hikayeleri başka bir yazı konusu yapmayı vaat ederek biz yine esas konumuza devam edelim.

Yuvalarına bir yuva asalağı dadandığını anlayan uyanık kuşlar, bu yabancı yumurtayı hemen fark ederler, onu derhal yuvalarından atarlar, kırıp yok ederler. Hatta her nedense götürüp başka bir yere gömenlerine bile rastlanmaktadır.  Bazı kuşların, belki de başkalarına nesil yetiştirme, yabancılara hizmet etme endişesine kapıldıklarından olacak, böyle bir şeyden şüphelendiklerinde mevcut yuvayı terk ederek daha güvenli bir yuva kurmayı bile tercih ettikleri görülmektedir. Ama guguk kuşları, yumurtalarını bırakıp, yavrularını büyüttürecekleri aptal, fark ve temyiz kabiliyetinden yoksun kuşları arayıp, bulmakta çok mahirdirler. Nesillerini ve varlıklarını da bu becerileri sayesinde devam ettirirler.

Bazı kuşlar ise, her nasılsa yumurtayken fark edemedikleri yabancı bir kuşun yavrusunu, yumurtadan çıktıktan sonra bakıp büyütmek bir tarafa, onları yaşatmazlar bile. Örneğin; küçüklük hatıralarım içinde komşumuzun oğlunun, karga yuvasına tavuk yumurtası koyup, civciv alması da vardır. Bunu nasıl yaptığını sorduğumda bana, karga yumurtalarını alıp onların yerine yuvaya tavuk yumurtaları koyduğunu, civcivlerin çıkma zamanı gelince, daha yumurtalar çatlarken civcivleri aldığını, eğer civcivler çıkmadan yetişemezse, bunların kendi yavruları olmadığını gören kargaların hemen bu civcivleri öldürüp yuvadan aşağı attıklarını anlatmıştı.
             Yine bir dostumdan dinlemiştim: Onların memleketine yazın leylekler gelirmiş. Leylekler eşlerine çok sadık ve çok zeki kuşlarmış. Ağaçlara, çatılara, bacaların tepelerine yuvalarını kurarlar, her sene geldiklerinde aynı yuvayı tekrar onarıp, burada yavrularını büyütürlermiş. Köy halkından birisi, bir gün evinin yakınındaki  yuvadan leyleklere fark ettirmeden leylek yumurtalarını alıp, onların yerine tavuk yumurtaları koymuş. Köylü komşu, “Yapma, etme, yazıktır, günahtır!” dedilerse de adam kulak asmamış. Günlerden bir gün sabahın erken vaktinde köy halkı, yüzlerce leyleğin bu yuva etrafında toplanması, dönüp dolaşması,  “laklaklak” sesleriyle bağırıp çağırışlarıyla ortalığı ayağa kaldırmasıyla uyanmış.  Meğer bu şamatanın sebebi, yumurtalardan leylek yavrusuna hiç benzemeyen civcivlerin çıkmasıymış. Bu olağanüstü olay leylekler dünyasını alt üst etmiş. Bütün leylekler yuvadaki civcivlerin ve dişi leyleğin etrafında toplanıp meseleyi anlamaya ve tartışmaya başlamışlar. Tartışma, belki de mahmeke saatlerce sürmüş. Sonunda başta baba leylek olmak üzere bütün leylekler bir olmuşlar, dişi leyleğin üzerine üşüşmüşler ve hem dişi leyleği, hem de civcivleri gagalayıp paramparça etmişler. Yani sizin anlayacağınız dişi leylek ve küçük civcivler, hiçbir günahları olmadığı halde töre cinayetine kurban gitmişler. Köyde herkes bu felakete ve acıklı olaya sebep olan adamı suçlamışlar. Adamcağız da yaptığından çok pişman olmuş, çok üzülmüş ama ne yazık ki iş işten geçmiş. Çok geçmeden bunlara sebep olan adam herkese ibret olacak çok kötü durumlara düşmüş, büyük acılar çekerek ölmüş. Köylüler ise adamın başına gelenleri bu olaya bağlamışlar.

Bizim ecdadımız da eskiden uyanık kuşlar gibi, atasının, dedesinin ecdadının adına leke sürmeyecek, iyi ad, san, nam bırakabilecek nesiller yetiştirmeye, hele başkalarına nesil yetiştirmemeye çok dikkat ve özen göstermişlerdir. Bunu en iyi Dede Korkut’un deyişlerinde görürüz. Dedem Korkut oğulları bel oğlu, el oğlu, er oğlu, yol oğlu gibi sınıflara ayırır ve şöyle der:


Eloğlunu beslemekle oğul olmaz!

Büyüyünce bı­rakır gider, gördüm demez!

Oğul ile kız insanın çiçeği, gözünün akı ile karasıdır.

Oğul babanın yerine ye­tişenidir, babasının yerini tutanıdır.

Gerçek oğul atasının sırrıdır, iki gözünün biridir.

Devletli oğul olursa, ocağının korudur.

Okluğunda okundur.

Elin, kolun, ayağındır,

Muradındır, yarınındır.

Atalarının namını şanını sürdüren, şöhretini yücelten,

Soyuna iyi örnek olan,

Hayırlı evlattan daha büyük servet olamaz!

Böyle devletli oğul, Tanrı’nın insana en güzel armağanıdır!

Devletli oğul soyunu sürdürür.

Devletsiz oğul, ocağını söndürür.

Atalarının adına leke süren hoyrat, hayırsız evlat,

Baba belinden inince,

İnmese daha iyiydi!

Böyle hayırsız evlat,

Ana rahmine düşünce,

Doğmasa daha iyiydi!

Kız anadan görmeyince öğüt almaz!

Oğul ­babadan görmedikçe sofra salmaz!

Anadan örnek almamış kız,

Babadan talim görmemiş oğul nasıl kötü olmaz!

Oğul da neylesin, babadan bir şey kalmazsa?

Baba malından ne fayda, başta devlet olmazsa?

Devletsizlik şerrinden Allah saklasın cümlemizi!

Hey canlarım hey! Hey dostlarım hey!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ MAKALELER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN POPÜLER

SON YORUMLAR